1918ʹden 2018ʹe Aynı Soru: Yeni Bir Büyük Savaş Çıkar Mı?

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 18.11.2018 - 12:00, Güncelleme: 18.11.2018 - 12:00 1616+ kez okundu.
 

1918ʹden 2018ʹe Aynı Soru: Yeni Bir Büyük Savaş Çıkar Mı?

Başlangıcının 100. yıldönümü olan 1914ʹten bu yana 1. Dünya Savaşıʹnı tartışıyoruz. 11 Kasım 2018, savaşı bitiren ateşkesin 100. yıldönümüydü. Aklımızda hep ˮYeni bir Büyük Savaş çıkar mı?ˮ sorusu var. Bu soruya iyimser bir cevap vermek istiyoruz ama dün ile bugün arasındaki benzerlikler o kadar korkutucu ki...Uzun ekonomik durgunluk içinde yükselen milliyetçi-popülist dalga (ABDʹde Trump rejimi, İngiltereʹde Brexit, Almanyaʹda AfD, İtalyaʹda aşırı sağcı ırkçı hükümet), büyük güçler arası rekabet ve hızlanan silahlanma yarışı ˮYeni bir Büyük Savaş çıkar mı?ˮ sorusuna iyimser bir yanıt bulmayı daha da zorlaştırıyor.9 ve 10 Kasım günleri de, Almanyaʹda Kristallnacht saldırılarının 80. yıldönümüydü. 1938ʹde ülke çapında Yahudi vatandaşların iş yerlerini hedef alan saldırılar esasında, 6 milyon Yahudiʹnin ölümüne yol açacak olan soykırım sürecini fiilen başlatan felaketti.Almanya, Avusturya ve İsrail dışında çok az yazar, ˮNasıl oldu da o noktaya gelindi?ˮ, ˮAynı olaylar bir daha olur mu?ˮ gibi sorulara ilgi gösterdi. Halbuki, Büyük Savaşʹın harekete geçirdiği duyarlılıklarla ve bitiş biçimiyle, Kristallnacht ve Yahudi Soykırımı felaketlerine giden süreç arasında çok sıkı bağlar vardı.Büyük yanılsama ve gerçekBüyük Savaşʹtan önceki yıllarda ekonomik, teknolojik gelişmelerin, kültürel canlılığın etkisiyle Avrupaʹda büyük bir iyimserlik vardı. İngiliz gazeteci Norman Angellʹin 1910ʹda yayımlanan ˮThe Great Illusionˮ (Büyük İllüzyon) kitabı çok satanlar listesindeydi. Kitap, bugün küreselleşme olarak bildiğimiz sürecin, o günkü biçimlerini övgüyle ve umutla betimliyor, Avrupa ve dünya ekonomileri arasındaki ˮgeri çevrilemezˮ olduğunu düşündüğü bütünleşmeye bakarak artık büyük bir barış dönemine girildiğini savunuyordu. Çünkü, savaş herkesin ekonomik çıkarlarına aykırıydı.Savaşʹtan önceki barış günlerinde, ulaşım ve iletişim alanındaki otomobil, uçak, telgraf, telefon gibi teknolojik gelişmeler; paranın, malların insanların dolaşımını hızlandırıyor, mesafeleri kısaltıyordu. Dünya ekonomisi hızla daha da entegre oluyor, yeni bir küresel ekonomi ve yeni bir bütünleşmiş dünya algısı gelişiyordu.Gerçekteyse o dünya düzeni dağılmaya başlamıştı. İngiltere hegemonyası geriliyor, yeni güçler yükseliyor, bunlar kendilerine yeni yaşam alanları açmak, sömürgeler edinmek için yarışıyorlardı. Yeni teknolojik gelişmeler yeni silahlar yaratıyor, silahlanma yarışını hızlandırıyor, silah sanayinin ekonomik siyasi etkisini büyütüyordu. Demokrasi arzusu, hızla yükselmekte olan milliyetçi akımlar, zamanın imparatorluklarının sınırlarına artık sığmıyordu.ABD ve Avrupaʹda halk bankaların ve finansın aşırı gücünden yakınıyordu. Avusturya ve Almanyaʹda Yahudi düşmanlığı artıyordu. Asyaʹda Japonya yükseliyordu, Ortadoğu hızla karışıyordu. Komünist hareket bir taraftan, kadın hareketi öbür taraftan ˮuygarlığın yerleşik değerleriniˮ sarsıyordu.Alman filozof Oswald Spengler, 1918 yılında yayımlanan ünlü yapıtı ˮDer Untergang des Abendlandesˮʹte (Batıʹnın Çöküşü), Asyaʹnın yükselmeye başladığını vurgulıyor, savaşa atıfla ˮBatı uygarlığınınˮ çökmeye, totaliter eğilimlerin egemen olmaya başladığını savunuyordu.11 Kasım 1918ʹteki ateşkesle artık dünya tarihinde yeni, adeta Spenglerʹi, en azından bir süre için haklı çıkaracak bir sayfa açılıyordu. İrlandalı şair W.B Yates bu sayfa için ˮMerkez çöküyor, bir yalın anarşi geliyor üzerimizeˮ diyecekti.ʹBir daha aslaʹ ve diğer fanteziler1. Dünya Savaşıʹnda 16 milyon kişi hayatını kaybetti. Savaş milyonlarca can kaybıyla ve maddi- manevi yıkımla sonuçlanmakla kalmadı. Kimyasal silahların, uçakların, tankların da kullanıldığı vahşi bir katliam sahnesi oldu. İlk kez sivil halk hedef alınmış, katliamlar, zorunlu iskan, nüfus mübadeleleri, etnik temizlik, ˮmodern zamanlardaˮ büyük acılara yol açarak eşi görülmemiş bir kültürel şok yaratmıştı.Savaş bittiğinde, genel duygu ve inanç ˮBir daha asla olmayacak!ˮ yönündeydi. Ancak küreselleşme döneminin sonunu vurgulayan bu savaşın sonuçları, yeni bir Büyük Savaşʹa açacaktı.1. Dünya Savaşıʹnın galiplerinden İngiltere, dünya düzenini koruyacak askeri ve ekonomik gücü yitirmişti. 1917ʹde savaşa giren; askeri, teknolojik, mali gücüyle sonucu belirleyen ABD yeni lider adayı olarak yükseliyordu. Ancak o da henüz yeni bir dünya düzeni kuracak konumdan uzaktı.Sert mali kriz ve uzun durgunluk, güçlenen korumacılık eğilimleri, altına bağlı para sistemin çözülmeye başlaması, sadece 10-15 yıl içinde dünya ekonomisinin parçalanmasını hızlandırdı.İtalyaʹda krallık yerini Mussoliniʹnin faşist rejimine, Almanyaʹda Weimar Cumhuriyeti ile başlayan yeni demokratikleşme süreci yerini, Hitlerʹin Nazi rejimine bıraktı.Büyük Savaşʹın getirdiği yıkımın, güçlenmekte olan işçi hareketinin iş çevrelerinde yarattığı korkunun basıncına dayanamadı İtalya.Almanyaʹda ise 1918 anlaşması, bir taraftan liberal demokrasiyi, öbür taraftan yeni bir sosyalist devrim umutlarını canlandırmıştı. Bu iki umut şiddetle çarpıştılar. Liberal demokratlar çatışmayı, bir katliam pahasına kazandılar ve Weimar Cumhuriyeti kuruldu. Ancak bu liberal demokrasi açısından adeta bir Pirus zaferiydi. Bu çatışma toplumda sağın güvenlik güçlerinin şiddet uygulama eğilimini, hem açığa çıkardı hem güçlendirdi.Weimar rejimi de tüm siyasi, kültürel canlılığına karşın, Versailles Anlaşmasıʹnın Almanyaʹda uyandırdığı haksızlığa uğramışlık duygusunun, ekonomik krizin toplumda yarattığı yıkımın basıncını kaldıramadı. Weimar Cumhuriyeti, Rusyaʹda 1917 Ekim Devrimiʹnin ve Almanyaʹda Komünist hareketin yarattığı korkunun, hızla yükselmeye başlayan aşırı sağın, Faşist hareketin, milliyetçiliğin, Yahudi düşmanlığının kaosu içinde çöktü.1. Dünya Savaşıʹnda Almanya karşısındaki ittifakın yanında yer alarak Çinʹi işgal etmeye başlayan Japonyaʹda da milliyetçilik ve yayılmacılık eğilimleri, baskıcı bir rejim hızla güçleniyor, Japonya da Almanya gibi, aşağı gördüğü ırklara, özellikle Çinlilere yönelik bir vahşet sergileyerek yükseliyordu.Derin ekonomik kriz; sorun çözücü, düzen dayatıcı liderlik yokluğu ortamında, büyük güçler arası ekonomik-siyasi rekabete, tüm işbirliği çabalarına, Cemiyet-i Akvan (Millet Cemiyeti) deneyine karşın yeniden sertleşmeye başladı. Büyük güçler arası silahlanma yarışı da hızlandı.1933 yılında Almanyaʹda seçimle iktidara geldikten sonra hızla faşist bir rejim kuran Hitlerʹin Yahudi düşmanlığı ve yeni bir savaş arzusu bilinmeyen gelişmeler değildi. Peki uluslararası toplum ve dönemin demokratik rejimleri, Hitlerʹi engelleyebilecek miydi?Kasım 1938ʹdeki Kristallnacht felaketi bu sorunun cevabını veriyordu. 9-10 Kasım günlerinde Almanya çapında, Hitler rejiminin birkaç ay önce ilhak ettiği Avusturya ve Güney Çek bölgelerinde Yahudi nüfusu hedef alan saldırılarda 300ʹe yakın sinagog yıkıldı, 100ʹe yakın insan öldürüldü, 30 bin Yahudi toplanarak kamplara gönderildi. Bu olaylar karşısında, Batı kamuoyunda görülen suskunluk Hitlerʹi cesaretlendirdi. Artık korkmadan, Çekoslovakyaʹnın ilhakını tamamlayabilir, ˮYahudi Sorunuˮ dediği şeyde ˮnihai çözümˮ seçeneğini uygulamaya koyabilirdi.Bundan sonrası artık, bildiğimiz o karanlık tarih: Yahudi Soykırımı, 2. Dünya savaşı, Dresden, Nagasaki ve Hiroşima...1918-2018Bugün bu karanlık tarihten oldukça uzağız. Ancak, küresel çapta gerek ekonomik gerekse siyasi gelişmeler ufukta kara bulutların birikmeye başladığını düşündürüyor.Örneğin, yaklaşık 10 yıl önce, mali krizle birlikte yerleşen düşük büyüme aşılamıyor. Yeni bir mali kriz olasılığından söz ediliyor. Gelişmiş ülkelerde, çalışanların refah düzeyinde bir iyileşme görülemiyor. Krizin gelir dağılımı üzerindeki olumsuz etkileriyle, dünya ekonomisinin, açlıkla, yoksullukla savaşla parçalanmış çeşitli toplumlarından kaçarak gelenlerin, göçmen dalgası birleşince, bir çok ülkede aşırı sağcı, ırkçı, hatta Yahudi düşmanı akımlar yeniden güçleniyor.Bu ortamda dünyada, sorun çözücü istikrar sağlayıcı bir liderliğin yokluğu, büyük güçler arasında zayıflamaya başlayan işbirliği olasılıklarının etkileri giderek daha fazla hissediliyor.Gerçekten de ABD artık düzen kurucu kapasitesini, dünyanın polisi olma arzusunu kaybediyor. ABD, uluslararası anlaşmaları, geleneksel müttefiklerini terk etmeye, hatta karşısına almaya, ekonomik ve siyasi alanda dayatmacı bir dış politika izlemeye, silahlanma çabalarını arttırmaya başlıyor.Buna karşılık Çin ve Rusya rakip güç merkezleri olarak yükseliyor. ABD liderliğinde kurulmuş dünya düzenini kendi gereksinimleri yönünde değişmeye zorladıkça, ticaret savaşlarından, siber savaşlara gerginlikler giderek atıyor.İki büyük savaşın, soykırımın dersleri üzerinde şekillenmiş, ulus devlet ve ulusalcılık ötesi bir siyasi, ekonomik model olarak Avrupa Birliği (AB) yakın zaman kadar bir barış ve istikrar merkeziydi.Mali kriz ABʹnin içindeki merkez-çevre dinamiğini, bu düzen içinde Almanyaʹnın artmakta olan gücünü, bunun karşısında çevre ülkelerde büyüyen tedirginliği gözler önüne serdi.Şimdi, İngiltere ABʹden çıkmaya hazırlanıyor. İtalyaʹda sağ popülist ırkçı eğilimli bir hükümet ABʹnin mali yapısını yeniden krize itecek bir ekonomik programı dayatıyor.ABʹnin temel taşı olan iki ülkeden Fransaʹda, çok güçlü bir AB karşıtı sağ popülist hareket var.Almanyaʹda sağ popülist ırkçı, yabancı ve Yahudi düşmanı bir hareket büyürken, merkez sağ aynı hızla eriyor. Başbakan Angela Merkel, Aralık ayında Hristiyan Demokrat Partiʹnin liderliğini bırakacak, en geç 2021ʹde de siyasete veda edecek.İngiliz Financial Times gazetesindeki Frederic Studmann imzalı bir yorumda Merkelʹin gidişine ve onun yerine geçmeyi arzulayan daha sağcı adaylara atıfla çok korkutucu bir biçimde ˮWeimar Cumhuriyetiʹnin yankılarındanˮ söz ediliyordu. Bu kez farklı olacak!İki Büyük Savaş ve Yahudi Soykırımı deneylerinden sonra ˮİnsanlık tarihten ders çıkarttı, aynı hataları bir daha tekrarlamayacaktır. Bu kez farklı olacakˮ dememiz gerekiyor.Ancak 1918ʹdeki ateşkes anlaşmasının 100. yıldönümünde, büyük güçlerin liderleri bir araya geldiklerinde tanık olduklarımıza, yaptıkları konuşmalara bakınca iyimserliğimizi korumakta zorlanıyoruz.Merkel konuşmasında ˮsavaşın, son derecede acımasız çarpışmaların çirkin bir labirentiˮ olduğundan, ˮanlamsızca dökülen kanlardanˮ söz etti. Merkelʹe göre savaş, ˮulusal küstahlıkların, kendini beğenmişliklerinˮ bir sonucuydu. Aynı gün Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeierʹin Londraʹdaki anma törenine katılarak, savaşta ölen askerlerin anıtına çelenk koyması da anlamlı bir hareketti.Ancak Merkelʹin, dolaylı biçimde, Kayzer Almanyasıʹnı eleştiren ˮ1. Dünya Savaşı içe kapanmanın nasıl yıkımlara yol açtığını gösterdiˮ sözleri, Almanyaʹnın sömürgeleri, savaşı çıkarmadaki rolü göz önüne alındığında, samimiyetini sorgulatacak birçok soruyu da gündeme getiriyor. ˮAlmanyaʹnın içe kapanmaya son vermesi gerektiğineˮ ilişkin açıklamaları da, son yıllarda Almanyaʹda yoğunlaşan orduyu modernleştirme, uluslararası alanda daha fazla sorumluluk alma çağrılarının anlamına ışık tutmaya başlıyordu.Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macronʹun 1. Dünya Savaşıʹnı bitiren ateşkesin 100. yıldönümünden birkaç gün önce Mareşal Philippe Petainʹden ˮbüyük bir askerˮ olarak söz etmesi de 2018ʹde Avrupaʹnın önde gelen yöneticilerinde egemen ruh halinin, hala ne kadar karanlık olduğu konusunda bir fikir veriyordu.Petain, Nazi işbirlikçisi Vichy Fransasıʹnın diktatörüyken birçok Yahudiʹyi ölüme göndermişti.Macron, 11 Kasım 2018ʹdeki konuşmasında ABD Başkanı Donald Trumpʹı eleştirmek amacıyla kendince milliyetçilik ve yurtseverlik arasında bir ayrım yapmaya çalışıyor, bu arada savaşta ölen Fransız askerleri için ˮDünyadaki güzellikleri simgeliyorlardıˮ diyerek savaşı yüceltmekten çekinmiyordu.Trump da törenlerde yaptığı konuşmada, her ne kadar yağmuru bahane edip ABD askerlerinin mezarlarını ziyaret etmekten kaçındıysa da, o savaşta, Amerikan komandolarının, Alman askerlerinin yüreğine nasıl korku saldığını, bu kahramanlıkların nasıl savaşın kaderini belirlediğini vurguluyor adeta savaşa ve zafere sahip çıkıyordu. Büyük Savaşʹın aslında bir hata olduğuna ilişkin genel kanıyı, Turmpʹın paylaşmadığı anlaşılıyordu.Macronʹun, Avrupaʹnın bağımsız bir ordu kurmasına, artık kendi ürettiği silahları satın almasına ilişkin, daha sonra Merkelʹin de desteklediği konuşması da ABD yönetimin ve bazı dış politika uzmanlarının tepkisini çekti.Trump, Macronʹa cevap olarak attığı tweetlerde ˮAvrupa, ABDʹye ve Çinʹe karşı korunmak için kendi ordusunu kurmasını istiyor. Ancak, 1. ve 2. Dünya Savaşlarını Almanya çıkarmadı mı? ABD gelmeden önce Parisʹte Almanca öğrenmeye başlamışlardıˮ diyordu. Macron ben ˮABDʹye karşı korunmaktan söz etmedimˮ derken; Fransız Maliye Bakanı Bruno LeMaire, ABD ve Çin ile rekabet edecek bir ˮAvrupa İmparatorluğuˮ kurulmasını istiyordu.Almanyaʹda orduyu teknolojik olarak yenilemekten, gücünü arttırmaktan söz ediliyor. Merkel görevi, çok daha sağda adaylara bırakmaya hazırlanırken, Weimar dönemiyle paralellikler kuruluyor. Donald Trump silah harcamalarını arttırıyor, orta menzilli nükleer füzeler anlaşmasından çıkıyor. General Petainʹi öven Macron, Avrupaʹyı kıtada üretilen silahlarıyla donatmaktan söz ediyor...Büyük Savaşʹın bitişinin 100. yıldönümünde, geleceğe ilişkin iyimser duygular beslemek giderek zorlaşıyor. Avrupa Birliği,Almanya
Başlangıcının 100. yıldönümü olan 1914ʹten bu yana 1. Dünya Savaşıʹnı tartışıyoruz. 11 Kasım 2018, savaşı bitiren ateşkesin 100. yıldönümüydü. Aklımızda hep ˮYeni bir Büyük Savaş çıkar mı?ˮ sorusu var. Bu soruya iyimser bir cevap vermek istiyoruz ama dün ile bugün arasındaki benzerlikler o kadar korkutucu ki...Uzun ekonomik durgunluk içinde yükselen milliyetçi-popülist dalga (ABDʹde Trump rejimi, İngiltereʹde Brexit, Almanyaʹda AfD, İtalyaʹda aşırı sağcı ırkçı hükümet), büyük güçler arası rekabet ve hızlanan silahlanma yarışı ˮYeni bir Büyük Savaş çıkar mı?ˮ sorusuna iyimser bir yanıt bulmayı daha da zorlaştırıyor.9 ve 10 Kasım günleri de, Almanyaʹda Kristallnacht saldırılarının 80. yıldönümüydü. 1938ʹde ülke çapında Yahudi vatandaşların iş yerlerini hedef alan saldırılar esasında, 6 milyon Yahudiʹnin ölümüne yol açacak olan soykırım sürecini fiilen başlatan felaketti.Almanya, Avusturya ve İsrail dışında çok az yazar, ˮNasıl oldu da o noktaya gelindi?ˮ, ˮAynı olaylar bir daha olur mu?ˮ gibi sorulara ilgi gösterdi. Halbuki, Büyük Savaşʹın harekete geçirdiği duyarlılıklarla ve bitiş biçimiyle, Kristallnacht ve Yahudi Soykırımı felaketlerine giden süreç arasında çok sıkı bağlar vardı.Büyük yanılsama ve gerçekBüyük Savaşʹtan önceki yıllarda ekonomik, teknolojik gelişmelerin, kültürel canlılığın etkisiyle Avrupaʹda büyük bir iyimserlik vardı. İngiliz gazeteci Norman Angellʹin 1910ʹda yayımlanan ˮThe Great Illusionˮ (Büyük İllüzyon) kitabı çok satanlar listesindeydi. Kitap, bugün küreselleşme olarak bildiğimiz sürecin, o günkü biçimlerini övgüyle ve umutla betimliyor, Avrupa ve dünya ekonomileri arasındaki ˮgeri çevrilemezˮ olduğunu düşündüğü bütünleşmeye bakarak artık büyük bir barış dönemine girildiğini savunuyordu. Çünkü, savaş herkesin ekonomik çıkarlarına aykırıydı.Savaşʹtan önceki barış günlerinde, ulaşım ve iletişim alanındaki otomobil, uçak, telgraf, telefon gibi teknolojik gelişmeler; paranın, malların insanların dolaşımını hızlandırıyor, mesafeleri kısaltıyordu. Dünya ekonomisi hızla daha da entegre oluyor, yeni bir küresel ekonomi ve yeni bir bütünleşmiş dünya algısı gelişiyordu.Gerçekteyse o dünya düzeni dağılmaya başlamıştı. İngiltere hegemonyası geriliyor, yeni güçler yükseliyor, bunlar kendilerine yeni yaşam alanları açmak, sömürgeler edinmek için yarışıyorlardı. Yeni teknolojik gelişmeler yeni silahlar yaratıyor, silahlanma yarışını hızlandırıyor, silah sanayinin ekonomik siyasi etkisini büyütüyordu. Demokrasi arzusu, hızla yükselmekte olan milliyetçi akımlar, zamanın imparatorluklarının sınırlarına artık sığmıyordu.ABD ve Avrupaʹda halk bankaların ve finansın aşırı gücünden yakınıyordu. Avusturya ve Almanyaʹda Yahudi düşmanlığı artıyordu. Asyaʹda Japonya yükseliyordu, Ortadoğu hızla karışıyordu. Komünist hareket bir taraftan, kadın hareketi öbür taraftan ˮuygarlığın yerleşik değerleriniˮ sarsıyordu.Alman filozof Oswald Spengler, 1918 yılında yayımlanan ünlü yapıtı ˮDer Untergang des Abendlandesˮʹte (Batıʹnın Çöküşü), Asyaʹnın yükselmeye başladığını vurgulıyor, savaşa atıfla ˮBatı uygarlığınınˮ çökmeye, totaliter eğilimlerin egemen olmaya başladığını savunuyordu.11 Kasım 1918ʹteki ateşkesle artık dünya tarihinde yeni, adeta Spenglerʹi, en azından bir süre için haklı çıkaracak bir sayfa açılıyordu. İrlandalı şair W.B Yates bu sayfa için ˮMerkez çöküyor, bir yalın anarşi geliyor üzerimizeˮ diyecekti.ʹBir daha aslaʹ ve diğer fanteziler1. Dünya Savaşıʹnda 16 milyon kişi hayatını kaybetti. Savaş milyonlarca can kaybıyla ve maddi- manevi yıkımla sonuçlanmakla kalmadı. Kimyasal silahların, uçakların, tankların da kullanıldığı vahşi bir katliam sahnesi oldu. İlk kez sivil halk hedef alınmış, katliamlar, zorunlu iskan, nüfus mübadeleleri, etnik temizlik, ˮmodern zamanlardaˮ büyük acılara yol açarak eşi görülmemiş bir kültürel şok yaratmıştı.Savaş bittiğinde, genel duygu ve inanç ˮBir daha asla olmayacak!ˮ yönündeydi. Ancak küreselleşme döneminin sonunu vurgulayan bu savaşın sonuçları, yeni bir Büyük Savaşʹa açacaktı.1. Dünya Savaşıʹnın galiplerinden İngiltere, dünya düzenini koruyacak askeri ve ekonomik gücü yitirmişti. 1917ʹde savaşa giren; askeri, teknolojik, mali gücüyle sonucu belirleyen ABD yeni lider adayı olarak yükseliyordu. Ancak o da henüz yeni bir dünya düzeni kuracak konumdan uzaktı.Sert mali kriz ve uzun durgunluk, güçlenen korumacılık eğilimleri, altına bağlı para sistemin çözülmeye başlaması, sadece 10-15 yıl içinde dünya ekonomisinin parçalanmasını hızlandırdı.İtalyaʹda krallık yerini Mussoliniʹnin faşist rejimine, Almanyaʹda Weimar Cumhuriyeti ile başlayan yeni demokratikleşme süreci yerini, Hitlerʹin Nazi rejimine bıraktı.Büyük Savaşʹın getirdiği yıkımın, güçlenmekte olan işçi hareketinin iş çevrelerinde yarattığı korkunun basıncına dayanamadı İtalya.Almanyaʹda ise 1918 anlaşması, bir taraftan liberal demokrasiyi, öbür taraftan yeni bir sosyalist devrim umutlarını canlandırmıştı. Bu iki umut şiddetle çarpıştılar. Liberal demokratlar çatışmayı, bir katliam pahasına kazandılar ve Weimar Cumhuriyeti kuruldu. Ancak bu liberal demokrasi açısından adeta bir Pirus zaferiydi. Bu çatışma toplumda sağın güvenlik güçlerinin şiddet uygulama eğilimini, hem açığa çıkardı hem güçlendirdi.Weimar rejimi de tüm siyasi, kültürel canlılığına karşın, Versailles Anlaşmasıʹnın Almanyaʹda uyandırdığı haksızlığa uğramışlık duygusunun, ekonomik krizin toplumda yarattığı yıkımın basıncını kaldıramadı. Weimar Cumhuriyeti, Rusyaʹda 1917 Ekim Devrimiʹnin ve Almanyaʹda Komünist hareketin yarattığı korkunun, hızla yükselmeye başlayan aşırı sağın, Faşist hareketin, milliyetçiliğin, Yahudi düşmanlığının kaosu içinde çöktü.1. Dünya Savaşıʹnda Almanya karşısındaki ittifakın yanında yer alarak Çinʹi işgal etmeye başlayan Japonyaʹda da milliyetçilik ve yayılmacılık eğilimleri, baskıcı bir rejim hızla güçleniyor, Japonya da Almanya gibi, aşağı gördüğü ırklara, özellikle Çinlilere yönelik bir vahşet sergileyerek yükseliyordu.Derin ekonomik kriz; sorun çözücü, düzen dayatıcı liderlik yokluğu ortamında, büyük güçler arası ekonomik-siyasi rekabete, tüm işbirliği çabalarına, Cemiyet-i Akvan (Millet Cemiyeti) deneyine karşın yeniden sertleşmeye başladı. Büyük güçler arası silahlanma yarışı da hızlandı.1933 yılında Almanyaʹda seçimle iktidara geldikten sonra hızla faşist bir rejim kuran Hitlerʹin Yahudi düşmanlığı ve yeni bir savaş arzusu bilinmeyen gelişmeler değildi. Peki uluslararası toplum ve dönemin demokratik rejimleri, Hitlerʹi engelleyebilecek miydi?Kasım 1938ʹdeki Kristallnacht felaketi bu sorunun cevabını veriyordu. 9-10 Kasım günlerinde Almanya çapında, Hitler rejiminin birkaç ay önce ilhak ettiği Avusturya ve Güney Çek bölgelerinde Yahudi nüfusu hedef alan saldırılarda 300ʹe yakın sinagog yıkıldı, 100ʹe yakın insan öldürüldü, 30 bin Yahudi toplanarak kamplara gönderildi. Bu olaylar karşısında, Batı kamuoyunda görülen suskunluk Hitlerʹi cesaretlendirdi. Artık korkmadan, Çekoslovakyaʹnın ilhakını tamamlayabilir, ˮYahudi Sorunuˮ dediği şeyde ˮnihai çözümˮ seçeneğini uygulamaya koyabilirdi.Bundan sonrası artık, bildiğimiz o karanlık tarih: Yahudi Soykırımı, 2. Dünya savaşı, Dresden, Nagasaki ve Hiroşima...1918-2018Bugün bu karanlık tarihten oldukça uzağız. Ancak, küresel çapta gerek ekonomik gerekse siyasi gelişmeler ufukta kara bulutların birikmeye başladığını düşündürüyor.Örneğin, yaklaşık 10 yıl önce, mali krizle birlikte yerleşen düşük büyüme aşılamıyor. Yeni bir mali kriz olasılığından söz ediliyor. Gelişmiş ülkelerde, çalışanların refah düzeyinde bir iyileşme görülemiyor. Krizin gelir dağılımı üzerindeki olumsuz etkileriyle, dünya ekonomisinin, açlıkla, yoksullukla savaşla parçalanmış çeşitli toplumlarından kaçarak gelenlerin, göçmen dalgası birleşince, bir çok ülkede aşırı sağcı, ırkçı, hatta Yahudi düşmanı akımlar yeniden güçleniyor.Bu ortamda dünyada, sorun çözücü istikrar sağlayıcı bir liderliğin yokluğu, büyük güçler arasında zayıflamaya başlayan işbirliği olasılıklarının etkileri giderek daha fazla hissediliyor.Gerçekten de ABD artık düzen kurucu kapasitesini, dünyanın polisi olma arzusunu kaybediyor. ABD, uluslararası anlaşmaları, geleneksel müttefiklerini terk etmeye, hatta karşısına almaya, ekonomik ve siyasi alanda dayatmacı bir dış politika izlemeye, silahlanma çabalarını arttırmaya başlıyor.Buna karşılık Çin ve Rusya rakip güç merkezleri olarak yükseliyor. ABD liderliğinde kurulmuş dünya düzenini kendi gereksinimleri yönünde değişmeye zorladıkça, ticaret savaşlarından, siber savaşlara gerginlikler giderek atıyor.İki büyük savaşın, soykırımın dersleri üzerinde şekillenmiş, ulus devlet ve ulusalcılık ötesi bir siyasi, ekonomik model olarak Avrupa Birliği (AB) yakın zaman kadar bir barış ve istikrar merkeziydi.Mali kriz ABʹnin içindeki merkez-çevre dinamiğini, bu düzen içinde Almanyaʹnın artmakta olan gücünü, bunun karşısında çevre ülkelerde büyüyen tedirginliği gözler önüne serdi.Şimdi, İngiltere ABʹden çıkmaya hazırlanıyor. İtalyaʹda sağ popülist ırkçı eğilimli bir hükümet ABʹnin mali yapısını yeniden krize itecek bir ekonomik programı dayatıyor.ABʹnin temel taşı olan iki ülkeden Fransaʹda, çok güçlü bir AB karşıtı sağ popülist hareket var.Almanyaʹda sağ popülist ırkçı, yabancı ve Yahudi düşmanı bir hareket büyürken, merkez sağ aynı hızla eriyor. Başbakan Angela Merkel, Aralık ayında Hristiyan Demokrat Partiʹnin liderliğini bırakacak, en geç 2021ʹde de siyasete veda edecek.İngiliz Financial Times gazetesindeki Frederic Studmann imzalı bir yorumda Merkelʹin gidişine ve onun yerine geçmeyi arzulayan daha sağcı adaylara atıfla çok korkutucu bir biçimde ˮWeimar Cumhuriyetiʹnin yankılarındanˮ söz ediliyordu. Bu kez farklı olacak!İki Büyük Savaş ve Yahudi Soykırımı deneylerinden sonra ˮİnsanlık tarihten ders çıkarttı, aynı hataları bir daha tekrarlamayacaktır. Bu kez farklı olacakˮ dememiz gerekiyor.Ancak 1918ʹdeki ateşkes anlaşmasının 100. yıldönümünde, büyük güçlerin liderleri bir araya geldiklerinde tanık olduklarımıza, yaptıkları konuşmalara bakınca iyimserliğimizi korumakta zorlanıyoruz.Merkel konuşmasında ˮsavaşın, son derecede acımasız çarpışmaların çirkin bir labirentiˮ olduğundan, ˮanlamsızca dökülen kanlardanˮ söz etti. Merkelʹe göre savaş, ˮulusal küstahlıkların, kendini beğenmişliklerinˮ bir sonucuydu. Aynı gün Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeierʹin Londraʹdaki anma törenine katılarak, savaşta ölen askerlerin anıtına çelenk koyması da anlamlı bir hareketti.Ancak Merkelʹin, dolaylı biçimde, Kayzer Almanyasıʹnı eleştiren ˮ1. Dünya Savaşı içe kapanmanın nasıl yıkımlara yol açtığını gösterdiˮ sözleri, Almanyaʹnın sömürgeleri, savaşı çıkarmadaki rolü göz önüne alındığında, samimiyetini sorgulatacak birçok soruyu da gündeme getiriyor. ˮAlmanyaʹnın içe kapanmaya son vermesi gerektiğineˮ ilişkin açıklamaları da, son yıllarda Almanyaʹda yoğunlaşan orduyu modernleştirme, uluslararası alanda daha fazla sorumluluk alma çağrılarının anlamına ışık tutmaya başlıyordu.Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macronʹun 1. Dünya Savaşıʹnı bitiren ateşkesin 100. yıldönümünden birkaç gün önce Mareşal Philippe Petainʹden ˮbüyük bir askerˮ olarak söz etmesi de 2018ʹde Avrupaʹnın önde gelen yöneticilerinde egemen ruh halinin, hala ne kadar karanlık olduğu konusunda bir fikir veriyordu.Petain, Nazi işbirlikçisi Vichy Fransasıʹnın diktatörüyken birçok Yahudiʹyi ölüme göndermişti.Macron, 11 Kasım 2018ʹdeki konuşmasında ABD Başkanı Donald Trumpʹı eleştirmek amacıyla kendince milliyetçilik ve yurtseverlik arasında bir ayrım yapmaya çalışıyor, bu arada savaşta ölen Fransız askerleri için ˮDünyadaki güzellikleri simgeliyorlardıˮ diyerek savaşı yüceltmekten çekinmiyordu.Trump da törenlerde yaptığı konuşmada, her ne kadar yağmuru bahane edip ABD askerlerinin mezarlarını ziyaret etmekten kaçındıysa da, o savaşta, Amerikan komandolarının, Alman askerlerinin yüreğine nasıl korku saldığını, bu kahramanlıkların nasıl savaşın kaderini belirlediğini vurguluyor adeta savaşa ve zafere sahip çıkıyordu. Büyük Savaşʹın aslında bir hata olduğuna ilişkin genel kanıyı, Turmpʹın paylaşmadığı anlaşılıyordu.Macronʹun, Avrupaʹnın bağımsız bir ordu kurmasına, artık kendi ürettiği silahları satın almasına ilişkin, daha sonra Merkelʹin de desteklediği konuşması da ABD yönetimin ve bazı dış politika uzmanlarının tepkisini çekti.Trump, Macronʹa cevap olarak attığı tweetlerde ˮAvrupa, ABDʹye ve Çinʹe karşı korunmak için kendi ordusunu kurmasını istiyor. Ancak, 1. ve 2. Dünya Savaşlarını Almanya çıkarmadı mı? ABD gelmeden önce Parisʹte Almanca öğrenmeye başlamışlardıˮ diyordu. Macron ben ˮABDʹye karşı korunmaktan söz etmedimˮ derken; Fransız Maliye Bakanı Bruno LeMaire, ABD ve Çin ile rekabet edecek bir ˮAvrupa İmparatorluğuˮ kurulmasını istiyordu.Almanyaʹda orduyu teknolojik olarak yenilemekten, gücünü arttırmaktan söz ediliyor. Merkel görevi, çok daha sağda adaylara bırakmaya hazırlanırken, Weimar dönemiyle paralellikler kuruluyor. Donald Trump silah harcamalarını arttırıyor, orta menzilli nükleer füzeler anlaşmasından çıkıyor. General Petainʹi öven Macron, Avrupaʹyı kıtada üretilen silahlarıyla donatmaktan söz ediyor...Büyük Savaşʹın bitişinin 100. yıldönümünde, geleceğe ilişkin iyimser duygular beslemek giderek zorlaşıyor. Avrupa Birliği,Almanya
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve eskilgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Adana escort Ankara escort izmir escort aliağa escort balçova escort bayındır escort bayraklı escort bergama escort beydağ escort bornova escort buca escort çeşme escort çiğli escort dikili escort foça escort gaziemir escort güzelbahçe escort karabağlar escort karaburun escort karşıyaka escort kemalpaşa escort kiraz escort kınık escort konak escort menderes escort menemen escort narlıdere escort ödemiş escort seferihisar escort selçuk escort tire escort torbalı escort urla escort bostanlı escort mavişehir escort alsancak escort üçyol escort bursa escort altınşehir escort gemlik escort görükle escort gürsu escort inegöl escort kestel escort mudanya escort nilüfer escort orhangazi escort soğanlı escort yıldırım escort antalya escort akseki escort aksu escort belek escort demre escort döşemealtı escort elmalı escort finike escort gazipaşa escort gündoğmuş escort ibradı escort kaş escort kemer escort kepez escort konyaaltı escort korkuteli escort kumluca escort lara escort manavgat escort muratpaşa escort serik escort alanya escort Eskişehir escort Gaziantep escort İstanbul escort Nişantaşı escort Şerifali escort Maltepe escort Sancaktepe escort Eyüpsultan escort Şişli escort Kayaşehir escort Büyükçekmece escort Beşiktaş escort Mecidiyeköy escort Zeytinburnu escort Sarıyer escort Bayrampaşa escort Fulya escort Beyoğlu escort Başakşehir escort Tuzla escort Beylikdüzü escort Pendik escort Bağcılar escort Ümraniye escort Üsküdar escort Esenyurt escort Küçükçekmece escort Esenler escort Güngören escort Kurtköy escort Bahçelievler escort Sultanbeyli escort Ataşehir escort Kağıthane escort Fatih escort Çekmeköy escort Çatalca escort Bakırköy escort Kadıköy escort Avcılar escort Beykoz escort Kartal escort şirinevler escort Kayseri escort Kocaeli escort Gebze escort İzmit escort Malatya escort Manisa escort Mersin escort Muğla escort Bodrum escort Milas escort Dalaman escort Marmaris escort Fethiye escort Datça escort Samsun escort Atakum escort İlkadım escort Aydın escort Bolu escort Denizli escort Diyarbakır escort Düzce escort Konya escort Kütahya escort Sakarya escort